LUDWIG VAN BEETHOVEN (1770 - 1827)


Felsefesini notalarla ifade etmeğe çalışan, hürriyet ve tabiat âşığı, hasta, bedbaht bir adam: İşte Ludwig Van Beethoven... O, bir dahi çocuk değildi, hatta ilk gençlik çağında dahi hocalarını ümitsizliğe düşürmüştü. O kadar ki içlerinden bir tanesi "şimdiye kadar bir şey öğrenemediği gibi bundan sonra da öğrenemiyecek. Hele bestecilikte sıfır" demişti. Uzun zaman ona armoni dersleri veren Haydn bile, bu garip tabiatlı talebesinin istikbalinden şüpheliydi.

Bonn'da sefil bir tavan-arasında, fakir bir ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Ludwig, ilk müzik derslerini dört yaşındayken sarhoş babasından almaya başladı. Sırf menfaat düşüncesiyle oğlundaki kabiliyeti ortaya çıkarmaya uğraşan sefih baba ve ömrünün büyük bir kısmını yatakta geçiren hasta bir annenin elinde her türlü ahlak ve zihin terbiyesinden mahrum olarak büyüdü. üstelik hiç bitmek tükenmek bilmeyen kavgalar da çocuğun âsabı üzerinde büyük bir tesir yaratmıştı. O da gün geçtikçe aksi, insanlardan kaçmak isteyen acayip tabiatlı bir adam haline geliyordu.

On sekiz yaşındayken Viyana'ya gidip bir müddet Mozart'dan ders aldı. Beethoven'in aksine minicikken bir dahi çocuk olarak tanınan Mozart, onun bir şeyler satabileceğine inanan ilk hocadır. "Bu çocuğa dikkat edin" demişti, "Bir gün gelecek bütün dünya ondan bahsedecek." Beethoven, annesinin hastalığının artması üzerine tekrar Bonn'a döndü, birkaç gün sonra da tek dayanak noktası olan bu zavallı kadın öldü. Şimdi ailenin bütün yükü Beethoven'in omuzlarındaydı.

Yirmi iki yaşında artık iyice Viyana'ya yerleşti. Avusturya'nın asîl bir ailesine mensup olan Prens Carl Lichnowsky ile karısı onu evlerine götürüp senede altı yüz florin vermeyi taahhüt ettiler. Her yerden çağrılıyor, her gittiği yerde sevgiyle karşılanıyordu. Fakat çok geçmeden bu hal onun sinirine dokunmaya başladı. Ama nedense kendini saadete layık görmüyordu ve daima yalnız yaşamaya mahkûm, bedbaht bir insan olarak kalmayı tercih ediyordu.

Fakat Beethoven, bir gün bütün dünyayı kendisinden bahsettirmeyi aklına koymuştu. Nitekim 1800’de bestelediği birinci senfoni bestecinin ilerde bir şeyler yapabileceğini müjdeledi. Bu eserde eski müziğin tesirleri bariz bir şekilde görülmekle beraber yeniye doğru atılmış bir adım sayılabilirdi. Bazı eleştirmeciler Beethoven'e yenilik yapmaktan vazgeçip gene eski tarzda eserler bestelemesini tavsiye ettiler. Fakat Beethoven bu, hiç dinler mi? İkinci senfoniyle kritiklere adeta meydan okudu. Bu eser insan üzerinde sazların küçük gruplar halinde karşılıklı dedikoduya daldıkları hissini uyandırıyordu. Bir grubun çaldığı melodi biraz sonra başka bir grup tarafından belli belirsiz bir değişikliğe uğramış halde çalınıyordu. Beethoven'in aleyhtarları, "Eğer böyle giderse orkestralarımız sazlardan müteşekkil dedikodu cemiyetleri haline gelecek" diyorlardı.

Beethoven, bu hiç kimsenin önünde eğilmeyen adam, hemen her gün başka bir aşkın esareti altına giriyordu. Bununla beraber evlenmek fırsatını hiç bulamamıştır... Birinci senfonisinin bestelenmesinden kısa bir zaman sonra kulaklarının sağır olmaya başlaması da Beethoven’i insanlardan iyice uzaklaştırmıştı. Sağırlık Beethoven için büyük bir felâketti, zira başkalarının seslerini duyamadıktan başka kendi eserlerini de dinleyemiyordu. Bir ara bu korkunç ıstıraba dayanamıyacağını düşünerek intihar etmeye karar verdi, fakat sanatı ona yaşamayı emrediyordu. Artık tek işi durmadan, hiç durmadan yazmak olmalıydı... O, kaderiyle mücadele ederken Napolyon da istilalar peşinde koşuyordu. Bedbaht besteci eskiden beri bu genç kumandanın hayranıydı. Üçüncü senfonisini ona ithaf etti. Fakat ne gariptir ki tam eseri bitirip de Paris'e göndermeye hazırlandığı sırada Napolyon’un kendini İmparator ilân ettiğini haber aldı. Şiddetli bir sinir buhranı esnasında müsveddelerin birinci sayfasını parçaladı. "Napolyon da bütün diğer insanlar gibiymiş ha..." diyordu. Üçüncü senfoniye “Eroica" ismini koydu ve birinci sayfasına da: “Vücudu hâlâ yaşadığı halde ruhu çoktan ölmüş bulunan bir büyük adamın hâtırasına hürmeten..." kelimelerini ekledi.

Beethoven daimî bir huzursuzluk içindeydi. Bir dakikası ötekine uymuyor, çılgınca hareketleriyle etrafındakileri yıldırıyordu. Bazan günlerce ortadan kayboluyor, onu aramaya çıkanlar ormanda ağaçların arasında ellerini şakağına dayamış bir halde buluyorlardı. Beethoven, hasret kaldığı beşeri sevgiyi ağaçlarda arıyordu... Sağırlığının her gün biraz daha artmasıyla beraber yaratılan şaheserler de gittikçe çoğalıyordu. Dördüncü senfoni tam manasiyle bir aşk senfonisiydi. Bestecinin bu eseri bir aralık nişanlanmış olduğu Kontes Therese von Brunsvick'e ithafen yazdığı söylenmektedir. İki dev eser (Üçüncü senfoni ve Beşinci senfoni) arasında nisbeten kıymetsiz kalan bu dördüncü senfoniye başından sonuna kadar neşeli bir hava hakimdir. Beethoven bu arada Fidelio operasını da bestelemeye başlamıştı (1804). Boully’nin Leonore isimli eserinden aldığı mevzuu işlemesi bir hayli uzun sürdü. Beethoven, insan seslerini sevmediği için onlara göre güzel bir eser besteleyemediğine inanmıştı. Bugün Fidelio operası dahi bestecinin ilk ve son operası olarak dünyanın büyük sahnelerinde zaman zaman oynanır.

Mozart ne kadar büyük bir müzik şairi ise, Beethoven de o kadar kuvvetli bir müzik filozofudur. Beşinci senfoni yahut Kader senfonisinde felsefesini en ince teferruatına kadar anlatır.

Günlerini, duymadığı müziğin nağmeleri ve tabiatla başbaşa geçiren Beethoven'in fırtınalı hayatının en mühim hadiselerinden biri de Goethe ile karşılaşmasıdır. Besteci geçirdiği şiddetli bir sinir buhranından sonra istirahat etmek için Teplitz’e gelmişti. Tesadüfen büyük şair Goethe’nin de orada bulunması Beethoven’i çok sevindirdi. Eserlerini zevkle okuyup takdir ettiği bir sanatçıyla karşılaşması gerçekten iyi bir tesadüftü. O yaz iki sanatçı sık sık buluşup uzun uzun konuşular. Fakat ne yazık ki bu ahbaplık da çok sürmedi. Goethe asaleti her şeyden üstün tutuyordu. Halbuki Beethoven'in demokrat ruhu şaire hak vermesine mani idi. Bir gün parkta kralla karşılaştıkları vakit, Beethoven’in hiç aldırmadan geçip gitmesi Goethe'yi hem utandırdı hem de kızdırdı.

Altıncı "Pastoral" senfonide Beethoven tabiat hâdiselerini ve insanların bunlara karşı takındıkları tavrı gayet güzel anlatır. Bu eser onun tabiatla başbaşa geçirdiği günlerin bir neticesidir. Yedi ve sekizinci senfoniler de tıpkı dördüncü senfoni gibi öteki dev eserler arasında fazla bir varlık gösterememişlerdir.

Beethoven her biri başlıbaşına bir sanat abidesi olan senfonilerinden başka piyano ve keman için sonat ve konçertolar, Coriolanus, Egmont ve Atina Harabeleri uvertürleri, iki yüz elliden fazla şarkı, yaylı sazlar için on altı kuartet, on üç trio, yüzden çok çeşitli piyano eseri bestelemiştir. Fakat onun asıl son eseri müzik dünyasında yepyeni bir çığır açtı, ve bestecisini şöhretin zirvesine çıkardı. Korolu dokuzuncu senfoni, o güne kadar eşine rastlanmamış bir eserdi, Schiller'in Neşeye Şarkı isimli şiiri senfoninin son kısımlarına eklenince, eser insan sesleriyle saz seslerinin birleşmesinden doğan bir haşmet içinde sona erer.

Dokuzuncu senfoni ilk defa 7 mayıs 1824 tarihinde Viyana Kırallık tiyatrosunda çalındı. Kulakları artık iyice sağır olduğu halde Beethoven, hayatı boyunca bestelemeye çalıştığı bu eserinin idaresini başkasına bırakamadı, ve eseri baştan sona kadar herhangi bir aksaklığa uğratmadan idare etti. Fakat konser bitip de halkın çılgınca alkışları salonu inletmeye başladığı zaman Beethoven, hayatının en acı dakikalarını yaşadı. Zavallı besteci hiçbir şeyin farkında değildi, halka selam vermesi için ona işaret ettikleri zaman, kulaklarını iki eliyle kapayarak hıçkırıklar içinde salondan koşarak uzaklaştı. Kader Beethoven’e en büyük darbesini indirmişti. Ölümü yakındı artık.

BAŞLICA ESERLERİOrkestra müziği: 3, 5, 9 senfoni, Leonore uvertürü, Coriolan, Egmont uvertürleri, keman konçertosu, 5 piyano konçertosu. Piyano müziği: 32 sonat. Oda müziği: 16 kuartet, büyük füg, 10 keman ve piyano sonatı, 15 viyolonsel ve piyano sonatı. Opera: Fidelio. Koro müziği: Missa Solemnis. Başkaca: Keman ve orkestra için l ve 2 romanslar, piyano, keman, viyolonsel ve orkestra için konçerto, 8 piyano, keman ve viyolonsel triosu, piyano için 32 varyasyon.

Yorumlar