FREDERIC CHOPIN (1810-1849)


Ne senfoni, ne opera. Romantik çağın en özgün (orijinal) bestecilerinden olan Chopin çalışmalarını piyano alanına hasretmiş ve kendisine "Piyano Şairi" dedirtmişti. Chopin, müzik dünyasına sekiz yaşında bir polonez besteliyerek girmişti. Son iki eseri ise iki mazurka'dır.

Chopin'in sanatı Beethoven ve Wagner'inki gibi gittikçe giriftleşen fikrî bir gelişme mahsulü değildir. Chopin, Schumann ve Mendelssohn gibi lirik bir sanatçıdır.

*

Chopin, 22 şubat 1810'da Varşova civarında Jelâzova-Volâ'da dünyaya geldi. Kısa bir zaman sonra, ailesi Varşova'ya taşınmıştır. Bir Fransız göçmeni olan babası da, Polonyalı annesi de müzikle ilgili kimselerdi. Böylece, Chopin, içerisinde piyano sesleri dalgalanan bir evden dünyayı tanımağa başladı. Altı yaşlarında muntazam piyano dersleri alıyordu.

İlk müzik hocası, Zwyny adlı bir Çek, çocuğun dikkatini Bach ve Mozart üzerinde toplamıştır. Bach ve Mozart, Chopin için daima mükemmelliğin örnekleri olarak kalacaktır.

Chopin'in piyanoda ilerleyişi öylesine hızlı oldu ki, sekiz yaşında bir hayır konseri verdi, Gyrowetz'in bir konçertosunu başarı ile çaldı. "Revue de Varsovie" ocak 1818 sayısında şöyle yazıyordu: "Varşova lisesi, Fransızca ve edebiyat öğretmeni Nicolas Chopin'in oğlu, gerçek bir müzik dehasıdır. Bu çocuk, en güç piyano parçalarını dikkate değer bir kolaylıkla ve incelikle çaldığı gibi, şimdiden bestelediği dans ve varyasyonlarla eleştirmecileri hayrette bırakıyor. Almanya, ya da Fransa'da doğmuş olsaydı, şimdiye kadar kendisini bütün dünya tanırdı. Bu yazımızın okura, bizim memleketimizin de dahiler yetiştirebildiğini hatırlatmasını dileriz."

Chopin, on iki yaşına geldiği zaman, artık yaşlı Zwyny'den öğreneceği kalmamıştı.

1823-1826 yıllarında liseye devam etti. Yaz tatillerinde Szafarnia'da köylü danslarını, mazurkaları seyretti, halk müziğini dinledi. Dantzig ve Thorn'a gitti, Copernic'in doğduğu evi gördü. Böylece, Batı müziğini Polonya müziğinin el değmemiş melodileriyle birleştirerek meydana getireceği besteler için faydalanacağı milli kaynaklara ait bilgisi artıyordu.

1826'da Varşova konservatuarına yazıldı. Hocası Joseph Elsner, hassas ve ince Chopin'e karşı anlayışlı davranıyor, onu kuralların çok çiğnenmiş yollarında durmadan dolaştıracağına, kendi sanatçı mizacı yönünde geliştirmeğe çalışıyordu. Bu sayede Chopin, yaratıcı mesleğinin daha başlarında özel bir üslûp sahibi olabilmiştir.

Konservatuarda geçen üç yıl, aynı zamanda hem virtüoz, hem de besteci olarak Varşova'da ilk büyük başarıları kazandığı yıllardır. Bu başanlar üzerinedir ki, Schumann, "Şapkanızı çıkarın, Baylar... işte bir dâhi" diye yazmıştı. Fakat o zamanlar nüfusu yüz bini pek fazla geçmiyen Varşova'da sağladığı başarılar Chopin'i tatmin etmeğe yetmiyordu. Avrupa'nın büyük merkezlerinde sanatını geliştirmek ve oralardaki ustaların kendisi hakkındaki fikirlerini öğrenmek istiyordu.

1828 yılında Berlin'i, 1829'da Viyana'yı ziyaret etti. Viyana'da, beğenilen iki konser verdi ve Mozart'ın "La ci darem"i üzerine piyano ve orkestra için varyasyonlarını basacak bir tâbi buldu.

Bu başarılar büyük merkezleri dolaşmak düşüncesini kuvvetlendirmiş ve Varşova'ya tereddütler içinde dönmüştü. Başka yerlere gitmek arzusunu kuvvetlendiren bir başka âmil de şan öğrencisi Constance Gladkowska'ya karşı aşkıydı denebilir. Gerçi çekingen Chopin, kıza hislerini ifade edemiyor, onun yanında az konuşan bir âşık, müzik çalışmalarına bir yardımcı durumunda kalıyordu, fakat yakın arkadaşlarına gönderdiği mektuplarda şu satırlar vardı: "... Galiba idealimi buldum. Ona bütün kalbimle bağlıyım...", "... Altı ay var ki, hiç düşlerimden çıkmıyor, ama kendisine daha bir şey açmadım." Daha sonraki mektuplarından birinde bezginlik ifade eden şu satırlara raslanıyor: "... Varşova'da ne kadar sıkıldığımı tasavvur edebilirsin. Ailemin çevresinde ayrı bir saadet bulmasam burada yaşamayı hiç istemezdim."

2 kasım 1830'da Varşova'dan ayrıldı. Hocası Elsner ile arkadaşları ona içinde Polonya toprağı bulunan gümüş bir kap vermişlerdi. Chopin bu yurt toprağını ömrünün sonuna kadar saklayacak ve ölümünde Paris'te bu toprakla birlikte gömülecekti.

Polonya'dan çıktıktan sonra, vatanını bir daha göremiyecekti. Çok geçmeden Constance da geçmişe ait bir yüz oluverecekti. Gerçekten onu sevmiş miydi, gerçekten onunla hayatını birleştirmek istemiş miydi? .. Yanında götürdüğü bir albümde biri şunları yazmış:

"Yabancılar seni, şüphe yok, şan ve şerefe boğacaklar, Ama hiçbir zaman bizim kadar sevemiyecekler."

Ve başka bir el - Chopin'in olmalı - sonradan ilâve etmiş:

"Pekâlâ sevebiliyorlar."

Aylar sonra, Viyana'da Constance'ı düşünüyor: "Yüzü hep gözümün önünde. Galiba artık onu sevmiyorum; gene de hayali karşımdan gitmiyor.''

Temmuz 183l'de Viyana'yı terketti; Linz, Salzburg, Münich ve nihayet Paris. Paris'te kısa bir süre kalıp Londra'ya gidecekti. Oysa kısa aralar bir yana, geri kalan bütün ömrü Paris'te geçecektir.

Fransız başkentinde Luigi Cherubini, Felix Mendelssohn, Franz Liszt, Meyerbeer ve Hector Berlioz gibi tanınmış müzikçilerle tanıştı. Baron Rosthild'in salonunda çaldığı piyano ile de büyük başarı göstererek Paris "salon"larının aranan siması oluverdi.

Bu parlayış aynı zamanda Chopin'in mali durumunu da düzeltiyordu. Paris kibarları piyano dersi almak için birbirleriyle âdeta yarış ettiler. Chopin günde ortalama dört saat ders veriyor ve her saate yirmi altın frank ücret alıyordu.

Bir virtüoz olduğu kadar bir besteci de olduğunu kabul ettirmekte gecikmedi. Bestelediği vals, noktürn, etüd, prelüd, polonez ve mazurka gibi piyano eserleri salonların günden güne daha büyük ilgi konusu haline geldi.

Kısa zamanda hayat seviyesini yükseltmişti. Artık davet edildiği yerlere en iyi terzilerin elinden çıkmış elbiselerle ve kendi arabasiyle gidiyordu. Isınamadığı virtüozluk mesleğine başvurma ihtiyacı kalmamıştı. - Paris'te on sekiz yılda topu topu on dokuz konser vermiş ve bunlardan yalnız dördünde tek başına solist olarak çalmıştır-.

Ağustos 1835'te Karlsbad'a giderek, oraya geldiklerini duyduğu anne ve babasiyle buluştu. Üç haftayı beraber geçirdiler. Bu, beş yıldır Chopin ile anne ve babası arasında ilk görüşmeydi. Bir daha da biribirlerini göremiyeceklerdir.

Chopin dönüşte Dresden'de Wodzinski ailesiyle karşılaştı. Ailenin Varşova'dan ve çocukluğundan tanıdığı, şimdi on altı yaşında kızı Maria da oradaydı. Chopin bir haftayı da onlarla birlikte geçirdi. Gündüzleri Maria Wodzinski'ye şehri, Elbe nehri kıyılarını gezdiriyordu. Akşam salonda çeşitli oyunlar oynanıyor, piyano çalınıyordu... Derken, Chopin bir kont kızı ile aralarındaki engelleri unuturcasına ısındı Maria'ya. Fakat kızın ailesi evlenmelerine izin vermedi. Chopin bu aşktan elinde kalan birkaç mektup ile kuru bir çiçeği, üzerinde "moya biyeda" - ıstırabım - yazılı bir zarf içinde ömrünün sonuna kadar saklayacaktı.

1837 başlarında Franz Liszt, Chopin'i devrin tanınmış Fransız kadın yazarı Geogre Sand'la tanıştırdı. "Ne tatsız bir kadın" demişti Chopin, ilk görüşünde, "bu gerçekten bir kadın mı, doğrusu bu da şüpheye değer". Ama erkek gibi giyinen, erkek gibi sigara içen bu kadın üzerindeki yargısı çabuk değişmiş olmalı. Öte yandan, neslinin en zeki kadınlarından biri olan ve edebî simalardan birçoğunun hayran kaldığı George Sand, Chopin'e nerdeyse taptı. 1838 yazında onu Nohant'a davet etti. Chopin daveti kabul eyledi. Böylece 28 yaşındaki Chopin'le 34 yaşındaki George Sand arasında dokuz yıl kadar sürecek hissî macera başlıyordu.

1838 kışında George Sand, oğlu ve kıziyle birlikte Maporca adasına gitti. Arkadan Chopin de geldi. Fakat tarafların bir Akdeniz adasında mutlu geçirmeği tasarladıkları günler, kâbuslarla doldu. İklim soğuk ve rutubetliydi. Kiliseye uğramamaları onlara bütün ada halkını düşman etmişti. Türlü kötü şartlar altında Chopin'in sıhhati iyiden iyiye bozuldu. Kendisini güç halle Fransa'ya getirdiler.

Paris ve Nohant'da umulduğundan çabuk iyileşti.

Şöhretinin ve yaratma gücünün doruğundaydı. İki yıl boyunca en iddialı eserlerini besteledi.

Bu çalışmalar kendisini bir hayli sarsmış ve hasta etmiştir. Bundan sonraki birkaç yıl oldukça biteviye geçmiştir.

George Sand'la son zamanlarda sarsıntılar geçirmeğe başlayan ortak hayatları 1847 ağustosunda sona erdi. Beraber geçen yıllar Chopin'in sanat hayatında çok verimli olmuştu. Chopin için George Sand'ın uzun yıllardan beri devam eden ihtimam ve himayesinden yoksun oluvermek hayatla en kuvvetli bağının kopması demekti.

16 şubat 1848'de Paris'te son konserini verdi ve çok büyük başarı sağladı.

Chopin, öğrencisi Jane Stirling'in teşviki üzerine İngiltere'ye ve İskoçya'ya bir gezi yapmak üzere 1848 nisanında Paris'i terk etti. İngiltere'de birkaç konser verdi, fakat Londra'nın sisli sonbaharında sıhhati berbat olarak kasımda Paris'teki evine döndü. Polonya'dan kızkardeşi ve eniştesi de Paris'e geldiler.

Chopin, 17 ekim 1849'da Paris'te ölmüştür.

Chopin büyük besteciler arasında minyatür (küçük boyda) eserler meydana getiren, fakat bu küçük boydaki eserlere büyük eserlerin sağlamlığını yerleştiren biricik sanatçıdır. Buna karşı sayısı çok olmayan uzun eserlerinde aynı başarıyı sağlayamamıştır.

Chopin verimli olmaktan çok, kılı kırk yaran titiz bir sanatçıydı. Chopin'in titizliğinin derecesini George Sand'ın şu satırları iyice gösterir:

"Yaratıcılığı sanki, kendiliğinden ve mucize eseriydi. Nağmeleri adeta aramadan, hatta beklemeden bulurdu. Bunlar ya tam ve olgun halde piyanosuna takılıverirdi, ya da bir gezinti sırasında kafasında doğar ve o zaman piyanonun başına gidip çalmakta sabırsızlık gösterirdi.

"Fakat bundan sonra, bildiğim çalışma yollarının en sıkıntılısı başlardı. Bazı ayrıntıları yakalamak için bir sürü gayretler, kararsızlıklar ve endişeler gösterir, bir bütün olarak tasarladığını yazmağa başlayınca fazlasiyle tahlil eder ve onu tekrar tamamen bulamadığını sanarak duyduğu esef kendisini ümitsizlik içine atardı.

"Ağlayarak, gezinerek, kalemlerini kırarak, bir ölçüyü yüz defa değiştirerek bir o kadar yazıp silerek sabahtan akşama kadar günlerce kendini odasına hapseder, ertesi günü ümitsiz bir azimle işe yeniden başlardı. Bir tek sayfa üzerinde altı hafta uğraştığı, sonunda da onu en önceki halinde kağıda geçirdiği olmuştur."

Yeter derecede üzerlerinde çalıştığına inanmadığı eserlerinin adını taşımasını arzu etmediğinden, basılmamış eserlerinin ölümünde imhasını istemişti. Bu titizliği sayesinde Chopin, eserlerinin tamamına yakın kısmı daima canlılığını muhafaza eden bir besteci olarak kalmıştır.

BAŞLICA ESERLERİ — Orkestra müziği: Piyano ve orkestra için 2 konçerto. Piyano müziği: 2 No. lu B-flat majör sonatı, B minör 3. No. sonatı, 19 noktürn, 24 etüd, 26 prelüd, 13 vals, 4 ballad, 4 fantezi, 11 polonez, 54 mazurka. Başkaca: Piyano trio, viyolonsel ve piyano sonatı, şerzolar, impromtüler, barkaroller, rondolar, varyasyonlar.

Yorumlar